25.02.2021

Çetin Ünsalan’ın hazırlayıp sunduğu Reel Piyasalar programının konuğu oldum. Program’ın ses kaydını buradan dinleyebilirsiniz. İsterseniz de konuşma metnini okuyabilirsiniz.

Radyo programın metni

Çetin Ünsalan : Güneşte geldiğimiz nokta, potansiyelimiz, eksiğimiz, fazlamız ne durumda bize bir fotoğraf çekebilir misiniz? 

Mustafa Herdem: Tabii ki. Genel ile özeli kıyaslayacak şekilde bir fotoğraf çekeyim. Bizim başladığımız zamanlar yani 2011 yılında güneşte çok iyi değildik. 2021 yılına geldiğimizde güneşte şu an ocak ayı sonu itibariyle 6805 MW kurulu gücümüz var. Bu kurulu güçte ürettiğimiz elektrik, yıl bazında baktığımızda ülke olarak toplam tüketimimizin % 3’ünü karşılamaktadır. Ben güneşe tüketim tarafından baktığımda kişi başına düşen güç üzerinden bakıyorum, bunu diğer ülkeler ile kıyaslarken de daha doğru bir kıyas olduğuna inanıyorum. Şu an Türkiye’de mevcut kurulu gücümüzü kişi başına böldüğümüzde 80 W kurulu gücü var yani bir ampul kadar. Bu rakam Almanya’da 650 W seviyelerinde, dünyada en büyük kurulu güç Çin’de olmasına rağmen kişi başına düşen kurulu güç 125 W seviyesinde yani biz güneşte dünyada ortalama bir yerlerdeyiz. Aslında daha iyi olmamız gerekiyor çünkü coğrafi koordinatlarımız gereği sıcaklık ve ışık dengesinin doğru olduğu noktadayız yani dünya üzerinde güneşi en verimli kullanabilecek ender kuşağın içerişindeyiz. Aşağıya gittiğimizde daha sıcak havalar daha sıcak havalardan dolayı bizim ürettiğimiz teknolojiyle daha az elektrik üretebiliyorsunuz, daha yukarı gittiğimizde sıcaklıklar düşüyor bu güneş için iyi bir şey ama bu sefer de ışınım azalıyor, daha az elektrik üretmek durumunda kalıyoruz. Yani ne yazık ki şu anda en doğru noktada olmamıza rağmen kaynaktan yeterince faydalanamıyoruz.

Çetin Ünsalan: Hani kasa para dolu ama biz ekmek almak için ne yapacağımızı düşünüyoruz, açlıktan ölüyoruz gibi bir durum var, tabii ki sıfır noktasında değiliz ama nerede tıkanıyoruz? 

Mustafa Herdem: Birinci tıkanıklık şurada oluyor,  güneşin 10 yıl öncesini düşündüğünüzde pahalı bir yatırımdı ve  ciddi bir teşvike ihtiyacı vardı. O dönemdeki hükümet yaptığı bir çalışma ile 13,3 dolar cent bir teşvik belirledi, bu teşvikle sistemler 8,5 yıllarda geri dönüyordu.  Zamanla güneşin maliyetleri o kadar hızlı düşmeye başladı ki şu anda geçmiş yıllara göre kurulum maliyetleri eskiye göre aşağıda. Yani bugün güneşin bir teşvike ihtiyacı yok önünün açılmasına ihtiyacı var. Bürokrasi tarafından bakıldığında güneşin maliyetleri düştü, o zaman güneşten elektrik üretenler serbest piyasada kriterlere uygun olmak kaydı ile istedikleri yerde elektrik satışı yapabilirler. Burada birinci eksik bürokratik anlamda güneşin teşvike ihtiyacı olmadığını görüp artık serbest piyasa şartlarında elektriği satabilirsin demek.  Artık güneşe teşvik vermek dışarıdan bir şeyin önüne bariyer koymakla aynı konumda çünkü uluslararası anlamda savaş verebilecek noktadayız ama hala teşvikli veya alım garantili ihaleler yapmaya çalışıyoruz. Biran önce bunları yapmalıyız,  çünkü güneşte teşvik edilmesi gereken noktalar hala var, ne anlamda var yerli panel üretim noktasında daha üst AR-GE teknolojileri kullanılarak yapılan panellerin kullanılması adına diyelim ki devlet alım garantisi veriyor.  15 -20 yıl bu fiyatla yerli paneli kullandırmak adına teşvik verebilirsin ama diğer taraftan da serbest piyasa şartlarında elektrik fiyatlarını aşağıya çekebilmek için herhangi bir teşvik istemiyorsan gel, başvur, lisansını al, aldığın lisansla kur, serbest piyasada sat. Bizim bunun önünü açmamız gerekiyor, açtığımız zaman zaten farkını göreceğiz. Elimizde var olan kaynaktan faydalanmıyoruz dedik ya bir padişah hikayesi vardır, fakir bir adamın eline bir kürek verilir ve hazineye gir, bu küreği salla ne kadar altın alırsan senindir, denilir.  Biz şu anda bu küreği ters kullandığımız için üstünde bir altın kalıyor oysa küreği doğru şekilde kullansak çok altın gelecek işte burada bir karardan dönmemiz gerekiyor o da teşvike gerek yok kararı.

Çetin Ünsalan: Örnek çok güzeldi.  Çok çarpıcı ve ezber bozan bir şey söylüyorsunuz çünkü sektörler hep teşvikten bahsediyorlar siz diyorsunuz ki hayır artık teşvike gerek yok. Doğru anlıyorum değil mi?

Mustafa Herdem: Aynen öyle çünkü güneş her yerde kurulabiliyor. Şu anda mesela şebekemizi dağıtık bir yapıyla kurmak istiyoruz, bu dağıtık yapı örneğinde her yerde kurulabilecek tek enerji kaynağı güneş çünkü her yere HES veya her yere nükleer yapma şansımız yok ama tüketimin olduğu her yere GES kurabiliriz. Bu ne demek?  Elektriği daha az kayıpla son kullanıcıya götüreceğiz. Güneşin rekabetçi oluşuna baktığımızda her noktada kurulabiliyor olması, kurulum maliyetlerinin daha az olması ve enerji karmamızda % 15 ile % 19 ortalamasında kayıplar var ama dağıtık olarak güneşi her yerde kurabiliyoruz ve son noktaya geldiğimizde kayıp %3 ile %1 ortalamasına düşüyor. Bu üç rekabetçi şans güneşin teşvik olmadan kurulmasına yetiyor. Biz diyoruz ki bizim önümüzden bariyerleri kaldırın, sonrasında doğru bir planlamayla nerede tüketim var ise güneşin en büyük avantajını orada kullanalım. Tarım yapılma ihtimali olan arazilere kurulum yapmaya gerek yok çünkü ülkemizde çok fazla tarım dışı atıl arazi var. Binaların, belediyelerin, pazar yerlerinin çatıları var, şehir içinde bile çok fazla kurulabilecek alan var. Güneşin mümkünse teşviksiz bir şekilde serbest bırakılması gerekiyor ve bu da ülkemizde olan bir hazineyi kullanmamıza olanak sağlayacak.

Çetin Ünsalan: Dediniz ya doğru yol haritası peki bu doğru yol haritası nedir?

Mustafa Herdem: Doğru yol haritasının birinci basamağı, güneşle elektrik üretmek istiyorsanız lisans yönetmeliğinde bir değişikliğe giderek yarışmaya gerek olmadan, teşvik olmadan GES kurmak üzere lisans alabilirsiniz iznini vermek için gerekli yönetmelik değişikliğini yapmak. İkinci basamağı ise ülkemizde fabrikalar, yabancı yatırımlar var ve bunlar elektrik tüketiyorlar ve dünyanın her yerinde yapılan yenilenebilir enerji tedarik anlaşmasını biz kendi ülkemizde şu an yapamıyoruz, eğer yenilenebilir enerji tedarik anlaşmasının önü açılırsa gidip x firması ile anlaşarak çatısına elektrik santralini kurup ona kendi çatısından elektrik satabiliriz. Herkesi teşviksiz olacağına inandıramıyorsunuz ama yenilenebilir enerji tedarik anlaşmasının önü açılsa bizde zaten şüphe yok gidip şahsın parasını harcamadan GES’ni kurup sonra kendi çatısından elektriği satacağız. Kar ne %15 üzeri dağıtım kaybını ortadan kaldırdık, verimli şekilde son noktada elektriğini kullandık ve üçüncü aşamada ülkemizde var olan bir kaynağı kullandık.  Dolayısıyla en önemli atılması gereken iki adımdan biri lisanslı yönetmeliğinde güneş için teşvik istemeyen yatırımlar için lisans alma hakkı tanınması, ikincisi yenilenebilir enerji tedarik anlaşmasının önünün açılması. Bunlar çok büyük iki adım bence.

Çetin Ünsalan: Bunları yaptığımızda ortaya nasıl bir potansiyel çıkacak?

Mustafa Herdem: Bunları yaptığımızda büyük bir potansiyel ortaya çıkacak. Bugün 6 GW kurulu gücümüz var ama bunu yaparsak 10 yıl sonra 36 GW kurulu gücümüz olacak. Bugün 6 GW ihtiyacımızın %3’ünü karşılıyorduk o gün geldiğinde ihtiyacımızın %18’ini karşılayacağız ve bunu kendi kaynaklarımız ile yapacağız.  Bizim en yerli ve milli kaynağımız güneşimiz, rüzgarımızdır.  Dolayısıyla bu yerli, milli kaynağın önünün açılması çok önemli.

Çetin Ünsalan: Bu çatılar ile yapılan açılım istenen seviyede ilerleme kaydetmeği sağladı mı?

Mustafa Herdem: İstenen seviyeye doğru gidiyor. Yeta olmaksızın bile 2019 mayısında çatılara tekrar fazla elektriğini alarak elektrik tarifesi sözü ile başladı, handikap ne oldu 2020 ile gelen covid-19 nedeniyle yaşanan pandemi, ekonomideki, döviz kurundaki dengesizlikler yatırımcıları gelgitlere sürükledi. Yoksa elektrik tüketimine devam edecek bir yatırımcı için devletin tanıdığı böyle bir hakta çatıya tesis kurmamak ya ekonomik imkansızlıktandır ya da bunun daha sırası gelmemiştir ama bunu sırası geldiğinde fabrikaya makine almakla çatısına santral kurmak eşdeğerdedir ve Türkiye’de bir çok firmanın giderlerinin büyük bir kısmı hep elektriktir, bu gideri sıfırlamak onlar için çok önemli. Bu açılım güzel oldu, ilerledi ama pandemi bunu biraz sekteye uğratsa da yatırımcılardan aldığımız sinyaller ile bu sene biraz daha fazla olacağını öngörüyoruz ama birde dediğim gibi yenilenebilir enerji tedarik anlaşmasının önü açılırsa o zaman patlama yapacağını düşünüyorum.

Çetin Ünsalan: Şimdi biraz işin kullanıcı tarafına gelmek istiyorum. Pandemi evet bir takım olumsuzlukları beraberinde getirdi ama zaman zaman fabrikaların çalışma kapasitelerini de aşağıya çekti. Şimdi bu olumsuz gibi gözükebilir ama bazı dönüşümler içinde fırsat olarak da gözükebilir. Böylesine koşullarda güneş enerji dönüşümü yapmak için doğru zaman mıdır?

Mustafa Herdem:Bence doğru zaman çünkü ülkemizde yerli yabancı finans kuruluşlarının tamamı pandemi sürecinde de güneşi finanse etmeye devam etti. Bu tesislerin verimli ömürlerini düşündüğünüzde 25 yıl, ekonomik ömürlerini düşündüğünüzde 35 yıl, kredi şartlarının iyi olduğu durumu varsaydığımızda ticarethaneler için 3-5 yıl aralığında. Neden çünkü döviz düşüyor, kredi faizleri düşüyor üçlü yıllara yaklaşıyor veya tam tersi şimdi pandemi şartlarında bile bu imkanlar devam etti. Sanayici veyahut küçük işletme fark etmez tesisini kurdu, kurduktan sonra pandemide tam kapanma geldi böyle bir ortamda çatınızdaki sistemden elektrik üretmeye devam ettiniz ve elektrik üretimini sisteme satıp parasını aldınız çalışanlarınıza ödeme yapabilirsiniz veya başka alanda kullanabilirsiniz. Bu avantajların hepsi pandemide veya pandemi sonrasında devam edecek.

Çetin Ünsalan: Para kazandıran bir sistem olduğu için evet meseleye böyle bakmak gerekiyor. Çok pahalı yatırımlar mı peki?

Mustafa Herdem: Bakış açınıza göre değişiyor. Bir ticarethane tarifesi için beş yıllık elektrik paranı peşin ödeyeceksin diyoruz. İstersen bu 5 yıllık paranın %20’sini sen koyacaksın %80 bankadan, finans kuruluşlarından temin edeceksin ve süreç  5 yıldan 6 yıla uzayacak veyahut cebinden koyacaksın tasarruf ettim diyerek tekrar elektrik parasını alıp kumbaraya koyar gibi kenara koyacaksın. Burada bakış açısı temelde zaten ödeyeceğim bir parayı ödüyorum olmalı. Bu bedel ne kadar olmalı mesela 1 MW bir uygulama için 450 bin dolarlık bir bütçeden bahsediyoruz ve bütçenin geri dönüş süresi az önce söylediğimiz gibi olacak. Eğer bir ev kullanıcısı olsaydı, geri dönüş süreleri biraz daha uzayacak 6 ile 8 yıl aralığına oturuyor bu da şu demek eğer siz ayda 200-250 lira fatura ödüyorsanız 2500 dolar öderseniz bir daha fatura ödemezsiniz diyebiliriz.

Çetin Ünsalan: Çok dramatik rakamlar gibi durmuyor. Birde bu konuyla ilgili sanayi veya işletmeler açısından baktığımızda çok rahat kredi bulabilme imkanı var dünya bu konuda çok düşük ve uzun vadeli krediler sunuyor. Bizde durum ne?

Mustafa Herdem: Bizde dünyadaki gibi değil ne yazık ki. Bizde kredi de Maximum süre 6-7 yıl ve bu yıldan sonra proje finansmanı anlamında gitmiyor, bu yıllar için bile sponsorluklar, şahsi kefalet vs. veriyorsunuz.  Bir Avrupa örneği vereyim daha uzun sürede kredi var çünkü tesisler daha uzun sürede geri dönüyor. Yani Almanya’da 13-14 yılda realize olan bizim ülkemizde 6-7 yılda realize oluyor. Dolayısıyla kredilerde süre olarak bir adaletsizlik yok ama evet faiz olarak bizim ülkemizde, dünya ile kıyasladığımızda daha fazla faiz oranları ile kullanmış oluyoruz.

Çetin Ünsalan: Galiba Türkiye’nin bir çevre bankasına ihtiyacı var çünkü neticede sadece kullanan değil kamunun giderleri açısından da önemli bir konu. Mesela bir yeşil mutabakat deniliyor bu günlerde biraz daha keyfe keder günlük firmanın bilançosu açısından bu konu önümüzdeki yıllarda çok daha sert bir şekilde önümüze gelecek bu konuda galiba yeterli bilinç yok nasıl yorumluyorsunuz?

Mustafa Herdem: Bilinç olmadığı konusunda hemfikirim.  Elimizde bir imkan var, bu imkanı kullandığımız anda doğası gereği yeşil mutabakatın şartlarını yerine getirmiş oluyoruz. Biz bunu yapmak zorundayız mümkünse bir zorunluluk haline gelmeden yapmak zorundayız.  Çevre bankasına kaynaklar oluşturmalıyız, örneğin elektrikli araba üretimine girip daha az karbon salan araçlar üretmeye başlıyoruz bu arabanın yakacağı yakıt elektrik olacağı için yakacağı yakıtı da karbon salmadan üretmemiz lazım. Bir elektrikli aracın 10 bin km gitmesi için 2 KW GES olması gerekiyor. Artık dijital çağdayız her şey şeffaf, arabanın km’sini bile takip edebiliriz. 10 km kullanacaksan 2 KW GES kuracaksın ya da şuradaki fona 2 KW GES’nin bedelini ödeyeceksin. Orada biriken kaynaklar ile ülke menfaatine yapılması gereken yenilenebilir çevreye yönelik atılması gereken adımlar için kaynak oluşturmuş olacağız yani para toplamanın şeklini değiştirmiş olacağız. Eğer bu tip adımlar atmaya başlarsak o zorunluluklar oluşmaya başladığında biz çoktan yeni şeyler üretmeye başlıyor olacağız. 

Çetin Ünsalan: Çok basit ama etkili bir çözüm önerisi sundunuz. Almanya’da yalıtım ile ilgili bu tip düzenlemeler var eğer siz bu konuya yatırım yapıyorsanız kazanıyorsanız, yapmazsanız kaybediyorsunuz. Aynı sistemi bu alanda da uygulayabiliriz diyorsunuz aslında.

Mustafa Herdem: Evet,  birçok alanda uygulayabiliriz. Çünkü çok zihni sinir bir ülkeyiz, çok ilginç fikirler çıkabiliyor. Önemli olan bununla ilgili alt yapıyı ve bürokratik düzenlemeleri yapabiliyor olmak. Düşünce hızı ile düşünceye tepki veren hız bir yerde birbirine yaklaştığı anda tutulamaz bir konuma geleceğimize inanıyorum.

Çetin Ünsalan: Bende aynı fikirdeyim. Sanki bir kırılma gerekiyor ve o kırılmadan sonra çok iyi yol alacağız gibi hissediyorum. Yeşil mutabakat meselesinde bir kez daha altını çizerek yorumlamanızı rica ediyorum. Bugün bir konu olarak tartışılıyor daha sonra mesela iki üründen birini Avrupa’ya sattığımızı düşünürsek alıcı malı istemeyecek, durum çok acil aslında ne düşünüyorsunuz?

Mustafa Herdem: Bunun için biran önce bu boşlukta yeşile olan dönüşü gerçekleştirip dışarıya satacağımız ürünleri sıfır karbon seviyesine getiriyor olmamız lazım. Bunun içinde atabileceğimiz en hızlı adımlardan birisi kurabileceğimiz her yere GES kurulumu yapmamız lazım. Bugünden geci yok adım atmamız gerekiyor.

Çetin Ünsalan: Bizim firmalarımızın mühendislik veya teknolojik kapasitesi nasıldır? Biz dünyada da iş yapabilecek konumda mıyız?

Mustafa Herdem: Kesinlikle. Ülkemizde hem biz hem de belli firmalar bu işi yapmak için uluslararası danışmanlıklar aldık ama ülkemizde yapılan işlerde uluslararası danışmanlıklarla evlenme, birlikte şirket kurma oranı çok düşük. Türkiye’deki pazar payını Türkiye’deki kurulum firmaları üstlenmiş oldular. Farklı coğrafyalara çıkıp bu işi yapmaya başladılar. Türkiye’deki birçok firma şu an mühendislik anlamında dünyadaki firmalar ile yarışabilecek konumda. Örneğin kendi firmamızdan örnek verebilirim. Cezayir’de yani yeni başlayacak ülkede, bu işin mühendislik anlamında danışmanlık veriyoruz veyahut başka ülkede ihaleye giriyoruz ve fiyat olarak dünya devi Çin ile ilk beşte çıkabiliyoruz.  Bu ne demek şartlarımızı biraz daha geliştirirsek onların elinden iş almaya başlayacağız. Mühendislik anlamında hiç bir eksiğimiz yok. Yani maya sağlam.

Çetin Ünsalan: Sayın Herdem, sizin grup şirketlerinizi incelediğimizde işin yazılım boyutu gibi birçok alt başlık var. Yepyeni bir teknoloji hayatımızda ve bunu temelinde yine yazılım var. Yazılım, güneş enerjisi, elektriğin doğru yönetilmesi gibi başlıkları koysak buradan bize nasıl bir gerçeklik anlatırsınız?

Mustafa Herdem: Yazılım bütün sektörlerin içerisinde zaten vardı ve daha çok var olacak hatta belirleyici rol oynayacak. Dijital bir çağın içerisindeyiz ve bu çağda en önemli kriter şeffaflık. Bu şeffaflığı sağlayabilecek en önemli şey yazılım. Yazılımın sağlayacağı en temel şey sorunları ortaya çıkarmak olacak ve hatasından korkmadan üzerine gidenlerde başarılı olacak. Biz özellikle kendi bünyemizde yazılımı bulundurduk çünkü hatamızı açığa çıkarıp düzeltmeden ileriye gitme şansımız yok. 

Çetin Ünsalan: Geçenlerde küresel ısınma kurultayında bir hoca, tuz gölü büyüklüğünde dev bir tesis düşünün böyle bir GES ile Türkiye’nin bütün elektrik ihtiyacını karşılayabilir demişti. Bunun gerçekliği var mı?

Mustafa Herdem: Var tabii ki. Biz hatta Türkiye’de il aramaya başladık ve sanki Niğde il sınırları bile yeterli olabilir, mesela hatta daha enteresan bir şey söyleyeyim sahra çölünün içerisinde sahra çölünün büyüklüğü ile kıyaslanamayacak bir alan, o alanı alın dünyada elektriğin tüketildiği şekilde dağıtık olarak kurulduğu anda dünyanın elektrik üretimine yetiyor.

Çetin Ünsalan: Gelecek bir dijital çağsa akıllı bir dünya ise bilişimse elektrik olmazsa olmazlardan biri. Çünkü enerjiniz olmalı ki bu çağı yürütebilesiniz. O zaman burada güneşten bahsederken alternatif enerji kaynağı demekten vazgeçmemiz gerekmiyor mu? Ortada bir ana enerji kaynağı var sanki biraz burada ezberi bozmak lazım değil mi?

Mustafa Herdem: Kesinlikle. O ezberi bozacak argüman, bir fikir olarak çocuktu büyüdü ve o argümanda alternatif olmayı depolama bozacak. Çünkü depolama maliyetleri anormal ücretlerdeydi, güneşin maliyetlerinin düşmesi hızlı oldu ve depolama maliyetlerinin düşüşü de ondan daha hızlı düşüyor şu anda. O sınır önümüzdeki 4-5 yıl sonra tamamen kapanmış olacak ve yerinde üretilen enerji, yerinde tüketilen enerji ve depolamayla desteklenmiş olacak o zaman artık alternatif olmaktan çıkacak ve ana kaynağa dönüşecek. Bunun önünde de kimse duramayacak. 

Çetin Ünsalan: Anladığım kadarıyla batarya teknolojilerinde istenilen noktaya gelindiği an büyük bir kırılma olacak değil mi?

Mustafa Herdem: Kesinlikle. Şu anda aslında bir kırılmayı da hibrit   yönetmeliği ile  var olan bir kaynağınızı aslında batarya gibi kullanabilirsiniz. Bu yasa ile tesis kurulu gücünü geçmeyecek şekilde tesisi hibrite çevirebilirsiniz dedi yani depolama maliyetleri aşağıya gelene kadar bir yeşil ışık yandı diyebiliriz. Argümanlar yavaş yavaş oluşuyor diyebiliriz.

Çetin Ünsalan: Şimdi resim daha iyi oturdu. 2000’li yıllarda Arap baharı veya benim banker cehennemi dediğim o süreçten sonra bugün birçok batılı ülkenin orada birçok güneş tarlası kurduğunu görüyorum, o zaman söylediniz batarya teknolojisi, işin taşınabilir hale gelmesi gibi başlıkların altında okuduğunuz zaman dünyada farklı bir kazanç kapısı olduğu fikrine kapıldım. Çok mu abarttım?

Mustafa Herdem: Yok, evet farklı bir kazanç kapısı ama kazanan her zaman gezegen ve insanlık olacak. Kim yapıyor, kim cebine para koyuyorsa koysun bu zamana kadar yapılan kazançların içerisinde en temizi olacak. 

Çetin Ünsalan: Evler yıl içerisinde dönüşecektir fakat burada kritik nokta sanayiler veya AVM’leri diyebiliriz.  Şimdi bugün bu röportajı okuyan okuyucu hangi soruları kendine sormaya başlamalı ki adım atsın? 

Mustafa Herdem: Birincisi ben elektrik tüketiyor muyum? Evet. Peki elektrik üretmeye devam edecek miyim? Evet. Peki 5 yıl sonrada şu an yaptığım işi geliştirerek yapıyor olarak kendimi görüyor muyum? Evet. O zaman neden 5 yıl daha kendini amorti edecek bir sistem için güneş yatırımı yapıp elektrik maliyetlerimi sıfırlamıyorum? 

Mustafa Herdem: İkincisi ben ürettiğim ürünü dünyaya satmayı düşünüyorsam, sıfır atık ile ilgili ürünler geldiğinden veya o gün oluşmuş piyasada sertifikalar satın alarak yapmak zorunda kalacaksam bugünden bunu yapmaya başlamalıyım.

Mustafa Herdem: Üçüncüsü ben bu imkanları hoyratça kullanarak neden gezegeni kirletiyorum, insanlığa neden zarar veriyorum, benim çocuğumun, torunlarımın yaşayacağı bir dünya için yaptığım yanlıştan dönüyorum artık kendimi temizleyip öyle bir şey yapacağım ki torunuma miras kalacak. Torunu da onun kurduğu sistem ile elektrik üretip o yapıyı büyütüyor olacak ve büyütüyorken doğayı kirletmemeye devam edecek. İşte bence en temel sorular bunlardır.

Mustafa Herdem: Şartlar bu kadar iyiyken bunu yapmak lazım. Hiçbir zaman bir sonraki gün, şart açısından bir önceki günden daha iyi olmuyor. İşte bugün de bunun yapılabileceği en iyi zaman. Dün daha iyiydi ondan önceki gün daha iyiydi ama bir sonraki gün daha kötü. Ne zaman yanlıştan dönersek en iyisini yapmış olacağız o gün. 


0 yorum

Bir cevap yazın