Dünyanın her geçen gün daha fazla enerji talebi var, bu geri dönülemez bir gerçek. Başka bir gerçek ise fosil yakıtlara dayalı enerji kaynaklarının sürdürülebilir olmadığıdır. Dünya yeşil, temiz enerjinin zorunluluk olduğunu fark etti artık, enerjinin rotası çiziliyor. Bundan sonra yenilenebilir enerji, güneş paneli, inverter, güneş pili, dalga enerjisi, rüzgâr gülü, nükleer reaktör sözlerini çok daha sıklıkla duyacağız.
21. yüzyıla girdiğimiz şu günlerde eskinin enerji dengeleri alt üst oluyor. Gerek dünyada gerekse ülkemizde doğayla uyumlu bir enerji paradigmasının ortaya konmasıyla yenilenebilir, sürdürülebilir enerjinin rotası çiziliyor. Bu aşamada öne çıkan bir kavram var: Enerji güvenliği.
Enerji Güvenliği Nedir?
Enerji güvenliği kavramı, birçok değişkenle beraber ele alınması gereken bir kavram olmasına karşın o kadar geniş alanda, gelişigüzel kullanılıyor ki. Kavramın bağlamsal çerçevesinin çizilerek kullanılması, değişkenlerinin ortaya konması önemlidir. Zira kavram Rusya, Türkiye, Ortadoğu ülkeleri için farklı anlamlar ifade ediyor. Bunun yanında dışa bağımlılık, kaynak çeşitliliği, fiyat, kalite, üretim, iletim, taşınma gibi konularla ilişkilendirildiğinde farklı anlamlar alacaktır. Başka bir ifadeyle, kavram kendine özgü değişkenleriyle beraber ete kemiğe bürünerek farklı bedenler olarak vücut bulacaktır.

Enerji Güvenliğinin Tarihsel Serüveni
İsterseniz kavramın tarihsel serüvenine bakalım: Enerji güvenliği kavramı, coal question yani kömür sorunu ile 1867’de İngiltere’de ortaya çıkmış. İngiltere, Büyük Britanya İmparatorluğu diye anıldığı dönemde kömüre de hakim. 1865 yılında Fransa ve İngiltere bir anlaşma imzalıyor, anlaşma gereği İngiltere, Fransa’ya gümrüksüz veya çok düşük bir gümrükle kömür satıyor. Bunun üzerine Stanley Jevons başta olmak üzere bir grup bilim insanı ülke rezervlerinin fazla olmadığını, bilakis tüketimlerinin eksponansiyel biçimde artması sonucu rezervlerinin bir süre sonra söz konusu duruma dayanamayacağını ileri sürüyorlar. O günden bugüne enerji güvenliği kavramı dünyanın gündeminde olmaya devam etmektedir.
Enerji Güvenliğinin Fiziksel Boyutu
Enerji güvenliği, bir taraftan jeopolitik kaygılarla enerji politikaları ve ülke güvenliği ile ilişkilendirilerek tartışılırken diğer taraftan serbest piyasacılar konunun hükümetlerle ilgisi olmadığını savunarak kavramı serbest piyasa dinamikleri içinde çözülebilecek bir konu olarak ele almaktadırlar. Son dönemde ise konuyu devletler üstü, küresel bir bakışla değerlendiren çevrecilerin iklim güvenliği ve enerji güvenliğini kardeş kavramlar olarak gören yaklaşıma tanık oluyoruz. Onlara göre, dünyayı ilgilendiren özellikle fosil yakıt tüketimi nedeniyle ortaya çıkan karbondioksit salınımının dünya ekolojisine vereceği zarar, iklim değişikliği, küresel enerji güvenliği kapsamında değerlendirilmelidir.
Enerji güvenliği söz konusu olduğunda ilk gündeme getirilecek olan enerjinin fiziksel güvenliğidir. Başka bir ifadeyle, petrolden doğalgaza, rüzgârdan güneş enerjisine kadar enerji kaynaklarının aranması, üretilmesi, iletimi, dağıtımı ve pazarlanmasında terörist eylemlerden karşı ataklara değin karşılaşılabilecek durumlar, enerji güvenliğinin fiziksel boyutunu kapsamaktadır.
Enerji Güvenliğinin Arz, Talep ve Transit Güvenlik Boyutları
Enerji güvenliğinin diğer boyutları ise arz, talep ve transit güvenliğidir. Enerji arz güvenliği, tüketici ülkeleri, yerel kaynakları tüketimini karşılamayan ülkeler için geçerlidir, buradaki kaygı, ülke ekonomisinin ihtiyacı olan enerjiyi, kesintisiz olarak, uygun fiyatlarla, herkesin erişimini yapabileceği biçimde temin etmektir. Enerji talep güvenliği, ana üretici ülkeler için geçerlidir, buradaki kaygı ise üretilen enerjiyi en üst düzeyde ülke çıkarlarına kullanabilmek için enerjiyi uygun pazarlarda, sorunsuz, en yüksek fiyatlara satmaktır. Diğer bir boyut, enerjinin bir yerden başka bir yere ulaştırılması yani transit güvenliğidir. Dile getirilen boyutları dahil ederek kapsamlı bir enerji güvenliği tanımı yapalım: Enerji güvenliği; enerjinin üretim, tüketim ve dağıtımının sürdürülebilir biçimde sağlanması için enerji arz, talep ve ulaştırılmasının gerekli miktar ve kalitede, uygun maliyet ve fiyatlarla, çevre dostu bir tavırla kesintisiz olarak sağlanmasıdır.
Unutulmaması gereken, her bir ülkenin coğrafyasından kaynaklanan değişmeyen ve değişen koşullarını dikkate alarak, enerji arz, talep ve transit güvenliği boyutları üzerine dinamik, uygulanabilir enerji politikaları geliştirmesi gerekmektedir.
Türkiye’de her geçen gün ivmesi artan, hızlı bir talep artışı var. Tüketimimiz dışarıya bağımlı olduğumuz fosil yakıtlara dayalı. Düşünün bir kere dışa bağımlılığımız petrolde yüzde 95’e yakın. Kömürde yüzde 90’un üzerinde, doğalgazda yüzde 98, bu rakamlar inanılmayacak büyük bir bağımlılığı gösteriyor. Fosil yakıtların sürdürülebilirliğinin olmadığı çok açık. Enerji verimliliğimiz çok düşük. Arama, üretim, iletim aşamalarında mutlaka artırmamız gerekiyor; bütün fazlarda. Transit ülke konumundayız, özellikle Kyoto Protokolünden sonra çevre duyarlılığını göz ardı edemeyeceğiz.
Güneş enerjisi başta olmak üzere destekleyici ve alternatif enerji kaynaklarının enerji politikasındaki yerini dile getirmeye çalıştığım enerji güvenliğinin boyutlarını dikkate alarak yeniden düşünmek zorunluluktur.
0 yorum